HAKAD Kuruldu (Tanıtım Toplantısı)

Kısa adı HAKAD olan Hür Akademisyenler Derneği, kuruluşunu Ankara’da İç Kale Otel’de yaptığı tanıtım toplantısıyla ilan etti.  İç Kale Otel’de düzenlenen toplantıya Türkiye’nin çeşitli illerinden yüzlerce akademisyen katıldı.

Hür Akademisyenler Derneği, “Akademiyada Yeni Bir Ufuk” konulu açılış programı, sabah 10:00’da Dernek Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ali Gür’ün açılış konuşmasıyla başladı.  

Ali Gür yaptığı konuşmada dünyanın büyük bir imtihandan geçtiğini, akademisyenlerin buna uygun bir vizyon geliştirmeleri gerektiğini ifade etti. Kurulan derneğin zaman ve mekanın ruhunu okuyan, derdini paylaşmak isteyen akademisyenler için önemli bir zemin oluşturacağını ifade eden Gür, 13 bölgeye yayılan ve bir yıllık bir çalışmanın ürünü olan bu yapının ortak aklı esas alan, açık ve şeffaf bir yapı olacağını ifade etti. Dağınık durumdaki akademisyenleri bir araya getirmek gibi bir niyetle yola çıktıklarını ifade eden başkan Gür, birlik ve beraberlik temennisiyle sözlerini bitirdi.

Selamlama konuşmasını yapan Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Ersan Aslan,  Hür Akademisyenler Derneğinin, akademik hayata yapacağı katkıya değindi. Akademisyenlerin başta mevzuat olmak üzere birçok konuda daha talepkar olmaları gerektiğine değindi.

 Gaziantep Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yavuz Coşkun da yaptığı selamlama konuşmasında, çağımızın en önemli ihtiyaçlarından biri olan bilgi üretimi ve nitelikli insan yetiştirilmesi amacıyla adeta fildişi kulelerine hapsolmuş gibi kampüslere hapsolunmasından kurtulunması gerektiğini ifade etti. Aylık maaş ve ders ücretlerine sıkışmış bir akademisyen camiası yerine, sahip olduğumuz medeniyeti ileriye taşıyacak bir entelektüel akademisyen camiasına olan ihtiyacı dile getiren Prof. Coşkun, hem Endülüs ve hem de Bologna’nın Avrupa’ya yaptığı katkının iyi anlaşılması gerektiğini vurguladı.

Selamlama konuşmalarının ardından Sosyal Bilimler Paneli gerçekleştirildi. Marmara Üniversitesi, İletişim Fakültesi Dekanı, Prof. Dr. Ergün Yıldırım’ın moderatörlüğünde gerçekleşen ilk panelde, Türk Hava Kurumu Üniversitesi Rektörü Metin Toprak, Prof. Dr. Yasin Aktay, Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüsamettin Arslan görüşlerini akademisyenlerle paylaştı.

İlk konuşmayı Türk Hava Kurumu Üniversitesi Rektörü Metin Toprak, Avrupa ve Türk Yükseköğretim Gündemini değerlendirdiği konuşmada, geçmişte Anadolu insanının çeşitli sektörlerde Avrupa’dan tercüme fikirlerle ilerlemeye çalıştığını, ancak bunun sadece sınırlı bir yere kadar gidebildiğini belirtti. Atılan adımlarda denetimin ve kontrolün eksik olmasının çeşitli sorunlar yarattığını belirten Toprak, akademide de Anadolu kaynaklı bir örgütlenmenin, geç kalınmış da olsa çok gerekli olduğunu ifade etti. Toprak ayrıca Kalite ve Kalite değerlendirilmesi ile ölçülebilirlik ve karşılaştırılabilirlik konularında YÖK’te geçmişte çeşitli çalışmalar yapıldığını, ancak henüz gidilecek çok yol bulunduğunu belirtti. Sayısı 200’e yaklaşmış olan üniversitelerin artık üniter bir sistemle yönetilmesinin mümkün olmadığını ifade eden Toprak, üniversitelerin çeşitli şekillerde sınıflandırılabileceğini ve böylece farklı üniversiteler için farklı model-sistemler uygulanabileceğini belirtip, Önceki Öğrenmelerin Tanınması, Hayat Boyu Öğrenme gibi konularda henüz yapılacak çok şey bulunduğunu söyledi.

Prof. Dr. Yasin Aktay’ın, akademya ile siyaset arasındaki ilişkiyi akademik bir gözle irdeleyen konuşması, Weber’in Sosyal Bilimler ve Siyaset arasındaki ilişkiye yaklaşımını analiz etmesiyle başladı. Objektif bir bilimin olmadığını ifade eden Aktay, aslında bir siyasetçi olan Marx örneğinden yola çıkarak objektif bir siyasetin de var olamayacağını ileri sürdü. Aktay, Sol Akademyanın hem sonuna kadar taraflı davranıp, hem de tarafsız bir bilimi kendi tekelinde tutuyormuş gibi bir tutum takınmasını eleştirdi. Aktay, Solun akademik bir kibri olduğunu bu kibrin de bir tür Sol İlahiyat geliştirdiğini dile getirdi.  Aktay, bunun sadece Türk Solu ile sınırlı olduğunun düşünülmesinin yanlış olduğunu, tersine bu kibrin diğer ülkelerde de görülen bir kibir olduğunu ifade etti.

Cumhuriyet tarihinde başta Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu olmak üzere bilimsel bir ad altında faaliyet yürüten birçok kurumun, aslında siyasi bir arka plana dayalı olarak faaliyet yürüttüğünü söyleyen Aktay, üniversite yapılanmasının da buna göre teşekkül ettirildiğini belirtti. Bu çerçevede siyasetin de akademiden kendi zeminini oluşturma beklentisine girdiğini ve HAKAD’ın akademisyenleri hür tutmak gibi bir vizyonunun olması gerektiğini belirten Aktay, sözlerini ‘teknolojinin imkanlarıyla Hakkari’nin Oxford’a bağlandığı bir zamanda en büyük sorunun işine aşık insan tipi bulamamaktır’ şeklinde bitirmesi dikkat çekti.

Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüsamettin Arslan ise, sosyal bilimler ile iktidar arasındaki ilişkilere değindi.  Kalite konusunda Prof. Toprak’a karşı çıktığını belirten Prof. Aslan Kalitenin ölçülemeyeceğini, akademisyen bürokratların her şeyi çözebileceği inancından vazgeçmeleri gerektiğini belirtti. Türkiye’nin temel olarak iki sorunu olduğunu belirten Arslan, bunlardan birinin Kürt Sorunu, diğerinin de Eğitim Sorunu olduğunu belirtti. Kürt Sorununun belki çözülebileceğini ancak Türkiye’deki Eğitim sorununun çözüleceğine dair umudunun olmadığını ifade eden Arslan, bu sorunun sadece mevcut iktidar ile ilgili olmadığını, hatta sadece Cumhuriyet hükumetleriyle de sınırlı olmadığını vurguladı. Cumhuriyet’in başarılı olduğu 2 devrim olduğunu, bunlardan birinin Harf Devrimi, diğerinin ise 1933 yılındaki Üniversite Devrimi olduğunu belirten Prof. Arslan, 1933 Devrimiyle bağımsız ve muhalif hocaların yerine, iktidara bağımlı ve iktidarın her yaptığının propagandasını yapan propagandist bir üniversite anlayışının yerleştirildiğini ifade etti. Türkiye’deki temel çatışmanın merkeziyetçi ve âdemi merkeziyetçi anlayış arasında olduğunu belirten Arslan, AK Parti Hükumetinin YÖK konusunda diğer alanlardaki politikalarının aksine âdemi merkeziyetçi bir yapıdan merkeziyetçi bir yapıya geçiş yaptığını belirtti.

Asıl söylemek istediğinin aslında bir ilk orta ve lise sorunun olan üniversite sorunumuzun çözülebilmesi için Eğitim sistemimizin ‘insan’ ve ‘özne’ olmayı, ‘kendi’ olmayı öğretmesi gerektiğini ifade eden Arslan oysa sistemimizin insanımızı kendine yabancılaştırdığını belirti. Kendimiz olma sorunu bir etik sorundur diyen Arslan, hem kendimiz kalarak hem de modernleşip küreselleşebileceğimizi belirtip, kendimiz kalarak hayatta kalabileceğimizi ifade etti.

Panelin bitmesinin ardından öğle yemeğine geçildi. Yemeğin ardından programın öğleden sonraki kısmı, Teknik ve Sağlık Bilimleri Paneli gerçekleştirildi. HAKAD Yönetim Kurulu Başkanı ve Gaziantep Üniversitesi rektör yardımcısı Prof. Dr. Ali Gür’ün moderatörlüğünde başlayan panelde, YÖK Yürütme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Hasan Mandal, Hasan Kalyoncu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Tamer Yılmaz ve Anadolu Platformu Başkanı Turgay Aldemir konuşmalar yaptılar.

Panel’de ilk konuşmayı Hasan Kalyoncu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Tamer Yılmaz yaptı. Akademya ve Mühendislik başlıklı bir sunum gerçekleştiren Yılmaz mühendisliğin modern üniversitenin yükselişindeki önemine dikkat çekti. Çarpıcı ve yaratıcı fikirlerin uygulanabilir oldukça desteklenmesi gerektiğini ifade eden Prof. Tamer Yılmaz yaptığı konuşmada, üniversite sistemimizin ilerlemesi için en değerli kavramların inovasyon ve girişimcilik olduğunu vurguladı. İlerlemek için her üniversitemizin, akademisyenimizin ve genel olarak ülkemizin, inovasyona ve girişimciliğe özel bir önem vermesi gerektiğini belirten Yılmaz inovasyon ve girişimciliğin önemini örneklerle anlattı.

Yılmaz’ın Akademya ve mühendislik arasındaki ilişkiye içeren konuşmasının ardından, ikinci panelist olan YÖK Yürütme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Hasan Mandal, akademya ile yönetim arasındaki ilişkiyi anlattı. Yaptığı sunumda öncelikle YÖK’e dönük eleştirileri cevaplandıran Mandal, Yükseköğretim sisteminin kusurlu tüm yönlerinde sadece YÖK’e değil hem üniversitelerimize hem de akademisyenlerimize değen çok yön olduğunu belirtti. Bu nedenle de Yükseköğretim sistemini sadece tek bir açıdan eleştirmek yerine daha kapsamlı bir eleştiriye tabi tutmak ve uygulanması talep edilen reformları ona göre yeniden düşünmek gerektiğini ifade eden Mandal sunumunda, YÖK’te yeni bir Kurulu kurulduğunu bildirdi. Kalite Kurulu adını alana bu Kurul’un yükseköğretim sistemimizdeki kalite sorununu çözme konusunda önemli işlevler yerine getireceğini belirten Mandal, söz konusu Kurul’un 21 kişiden oluşmakta olduğunu, bağımsız olarak faaliyet yürüteceğini ve talep eden üniversitelerin bu süreçten geçeceğini belirterek bunun üniversitelerimize bir kalite kazandıracağını belirtti.

Son olarak söz alan Anadolu Platformu Başkanı Turgay Aldemir ise Sivil Toplum Gözüyle Akademya’nın nasıl görüldüğü’ne ilişkin bir konuşma yaptı. Konuşmasında akademi camiasındaki rehavetten şikâyet eden Aldemir, Anadolu insanının Akademyadan beklentilerinin çok yüksek olduğunu, yeni bir medeniyetin temellerini atması gereken akademi camiasının bu umut ve beklentilere cevap vermesi gerektiğini söyledi. Örnek olarak Suriye’li göçmenler konusunda Türkiye kadar etkilenmemelerine rağmen Avrupalı akademisyenlerin çok sayıda çalışma ve araştırmalar yaptıklarını, ancak Türkiye’li akademisyenleri sahada görmediklerini belirten Aldemir, yabancıların Suriyeliler dönük Arapça gazeteler çıkardıklarını ve çeşitli yayınlar yaptığını Türkiye’li aydınların ise bu tutumun çok uzağında olduğuna dikkat çekti.

Devlet ve Milletin aynı hedefte buluştuğuna, 1 Kasım seçimleriyle birlikte Milletin Devlet’e yeniden bir zeytin dalı uzattığına vurgu yapan Aldemir, akademi camiasının derin bir irfan ve fikri iktidara taşıyacak akademik akla daha fazla katkı sağlamaları gerektiğine dikkat çekti. HAKAD çatısı altında buluşacak olan akademi dünyasının bu sorumluluk bilinciyle hareket edeceklerine inandığını belirten Aldemir, geç de gelse bu güzel çabanın desteklenmesi gerektiğini söyleyerek, insanlık ve/veya Müslümanlık sorumluluğu taşıyan insanlarımızın HAKAD çatısı altında buluşmasının gerekliliğini ifade etti. Aldemir, HAKAD bünyesindeki akademisyenlerin gönül coğrafyamıza ve bilginin ahlaki sorumluluğuna uygun davranacağına olan inancını dile getirdi.  

 

Soru cevap ve değerlendirme kısmının ardından program sona erdi.

Fotoğraf galerisi için tıklayın...