Akademyada Yeni Bir Ufuk

Hür Akademisyenler Derneği, Akademiyada Yeni Bir Ufuk” konulu açılış programı, 14 Kasım 2015 tarihinde sabah 10.00’da Dernek Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ali Gür’ün, Derneğin kuruluş süreci, derneğin temel ilke ve yaklaşımlarının neler olduğuyla ilgili prensipleri ortaya koyduğu konuşmasıyla başladı. Prof. Gür yaptığı konuşmada akademiyanın fildişi kulelerde oturarak misyonunu icra edemeyeceği, akademisyenlerin hayatın her alanında etkin ve öncü rolü oynaması gerektiğini ifade etti. Hür Akamisyenler Derneği’nin bu anlayış doğrultusunda hareket edeceğini belirten Prof. Gür, Derneğin kuruluşunda emeği geçen herkese yürekten teşekkürlerini iletti.

Prof Gür’ün ardından bir selamlama konuşması yapan Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Ersan Aslan, Hür Akademisyenler Derneğinin, akademik hayata yapacağı katkıya değindi. Akademisyenlerin başta mevzuat olmak üzere birçok konuda daha talepkar olmaları gerektiğine değindi.

Gaziantep Ün. Rektörü Prof. Dr. Yavuz Coşkun ise yaptığı açılış ve selamlama konuşmasında, çağımızın en önemli ihtiyaçlarından biri olan bilgi üretimi ve nitelikli insan yetiştirilmesinin önemini vurguladı. Bu hedefin gerçekleşebilmesi için adeta fildişi kulelerinde kampüslere hapsolmuş olan akademisyenlerin sorumluluk alması gerektiğini ifade etti. Aylık maaş ve ders ücretlerine sıkışmış bir akademisyen camiası yerine, sahip olduğumuz medeniyeti ileriye taşıyacak bir entelektüel akademisyen camiasına olan ihtiyacı dile getiren Prof. Coşkun, hem Endülüs ve hem de Bologna’nın Avrupa’ya yaptığı katkının iyi anlaşılması gerektiğini vurguladı.

Selamlama konuşmalarının ardından Sosyal Bilimler Paneli gerçekleştirildi. Marmara Ün. İletişim Fak. Dekanı, Prof. Dr. Ergün Yıldırım’ın moderatörlüğünde gerçekleşen ilk panelde, Türk Hava Kurumu Üniversitesi Rektörü Metin Toprak, Prof. Dr. Yasin Aktay, Uludağ Ün. Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüsamettin Arslan görüşlerini akademisyenlerle paylaştı.

Prof. Dr. Metin Toprak, Avrupa ve Türk Yükseköğretim Gündemini değerlendirdiği konuşmada, geçmişte Anadolu insanının çeşitli sektörlerde Avrupa’dan tercüme fikirlerle ilerlemeye çalıştığını, ancak bunun sadece sınırlı bir yere kadar gidebildiğini belirtti. Atılan adımlarda denetimin ve kontrolün eksik olmasının çeşitli sorunlar yarattığını belirten Toprak, akademide de Anadolu kaynaklı bir örgütlenmenin, geç kalınmış da olsa çok gerekli olduğunu ifade etti. Toprak ayrıca Kalite ve Kalite değerlendirilmesi ile ölçülebilirlik ve karşılaştırılabilirlik konularında YÖK’te geçmişte çeşitli çalışmalar yapıldığını, ancak henüz gidilecek çok yol bulunduğunu belirtti. Sayısı 200’e yaklaşmış olan üniversitelerin artık üniter bir sistemle yönetilmesinin mümkün olmadığını ifade eden Toprak, üniversitelerin çeşitli şekillerde sınıflandırılabileceğini ve böylece farklı üniversiteler için farklı model-sistemler uygulanabileceğini belirtip, Önceki Öğrenmelerin Tanınması, Hayat Boyu Öğrenme gibi konularda henüz yapılacak çok şey bulunduğunu söyledi.

Prof. Dr. Yasin Aktay’ın, akademya ile siyaset arasındaki ilişkiyi akademik bir gözle irdeleyen konuşması, Weber’in Sosyal Bilimler ve Siyaset arasındaki ilişkiye yaklaşımını analiz etmesiyle başladı. Objektif bir bilimin olmadığını ifade eden Aktay, aslında bir siyasetçi olan Marx örneğinden yola çıkarak objektif bir siyasetin de var olamayacağını ileri sürdü. Aktay, Sol Akademyanın hem sonuna kadar taraflı davranıp, hem de tarafsız bir bilimi kendi tekelinde tutuyormuş gibi bir tutum takınmasını eleştirdi. Aktay, Solun akademik bir kibri olduğunu bu kibrin de bir tür Sol İlahiyat geliştirdiğini dile getirdi.  Aktay, bunun sadece Türk Solu ile sınırlı olduğunun düşünülmesinin yanlış olduğunu, tersine bu kibrin diğer ülkelerde de görülen bir tututm olduğunu ifade etti.

Cumhuriyet tarihinde başta Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu olmak üzere bilimsel bir ad altında faaliyet yürüten birçok kurumun, aslında siyasi bir arka plana dayalı olarak faaliyet yürüttüğünü söyleyen Aktay, üniversite yapılanmasının da buna göre teşekkül ettirildiğini belirtti. Bu çerçevede siyasetin de akademiden kendi zeminini oluşturma beklentisine girdiğini ve HAKAD’ın akademisyenleri hür tutmak gibi bir vizyonunun olması gerektiğini belirten Aktay, sözlerini ‘teknolojinin imkanlarıyla Hakkari’nin Oxford’a bağlandığı bir zamanda en büyük sorun, işine âşık insan tipi bulamamaktır’ şeklinde bitirmesi dikkat çekti.

Uludağ Ün. Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüsamettin Arslan ise, sosyal bilimler ile iktidar arasındaki ilişkilere değindi.  Kalite konusunda Prof. Toprak’a karşı çıktığını belirten Prof. Aslan Kalitenin ölçülemeyeceğini, akademisyen bürokratların her şeyi çözebileceği inancından vazgeçmeleri gerektiğini belirtti. Türkiye’nin temel olarak iki sorunu olduğunu belirten Arslan, bunlardan birinin Kürt Sorunu, diğerinin de Eğitim Sorunu olduğunu belirtti. Kürt Sorununun belki çözülebileceğini ancak Türkiye’deki Eğitim sorununun çözüleceğine dair umudunun olmadığını ifade eden Arslan, bu sorunun sadece mevcut iktidar ile ilgili olmadığını, hatta sadece Cumhuriyet hükümetleriyle de sınırlı olmadığını vurguladı. Cumhuriyet’in başarılı olduğu iki devrim olduğunu, bunlardan birinin Harf Devrimi, diğerinin ise 1933 yılındaki Üniversite Devrimi olduğunu belirten Prof. Arslan, 1933 Devrimiyle bağımsız ve muhalif hocaların yerine, iktidara bağımlı ve iktidarın her yaptığının propagandasını yapan propagandist bir üniversite ve akademisyen anlayışının yerleştirildiğini ifade etti. Türkiye’deki temel çatışmanın merkeziyetçi ve âdemi merkeziyetçi anlayış arasında olduğunu belirten Arslan, AK Parti Hükümetinin YÖK konusunda diğer alanlardaki politikalarının aksine âdemi merkeziyetçi bir yapıdan merkeziyetçi bir yapıya geçiş yaptığını belirtti.

Asıl söylemek istediğinin, aslında bir ilk, orta ve lise sorunu olan üniversite sorunumuzun çözülebilmesi için Eğitim sistemimizin ‘insan’ ve ‘özne’ olmayı, ‘kendi’ olmayı öğretmesi gerektiğini ifade eden Arslan oysa sistemimizin insanımızı kendine yabancılaştırdığını belirti. ‘Kendimiz olma sorunu’ bir etik sorundur diyen Arslan, hem kendimiz kalarak hem de modernleşip küreselleşebileceğimizi belirtip, kendimiz kalarak hayatta kalabileceğimizi ifade etti.

Panelin bitmesinin ardından verilen aradan sonra, Teknik ve Sağlık Bilimleri Paneli gerçekleştirildi. HAKAD Yönetim Kurulu Başkanı ve Gaziantep Ün. Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ali Gür’ün moderatörlüğünde başlayan panelde, YÖK Yürütme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Hasan Mandal, Hasan Kalyoncu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Tamer Yılmaz ve Anadolu Platformu Başkanı Turgay Aldemir konuşmalar yaptılar.

Panel’de ilk konuşmayı Prof. Dr. Tamer Yılmaz yaptı. ‘Akademya ve Mühendislik’ başlıklı bir sunum gerçekleştiren Yılmaz, mühendisliğin modern üniversitenin yükselişindeki önemine dikkat çekti. Çarpıcı ve yaratıcı fikirlerin uygulanabilir oldukça desteklenmesi gerektiğini ifade eden Prof. Tamer Yılmaz, üniversite sistemimizin ilerlemesi için en değerli kavramların inovasyon ve girişimcilik olduğunu vurguladı. İlerlemek için her üniversitemizin, akademisyenimizin ve genel olarak ülkemizin, inovasyona ve girişimciliğe özel bir önem vermesi gerektiğini belirten Yılmaz inovasyon ve girişimciliğin önemini örneklerle anlattı.

Yılmaz’ın konuşmasının ardından, ikinci panelist olan YÖK Yürütme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Hasan Mandal, ‘Akademya ile Yönetim Arasındaki İlişki’yi anlattı. Yaptığı sunumda öncelikle YÖK’e dönük eleştirileri cevaplandıran Mandal, Yükseköğretim sisteminin kusurlu tüm yönlerinde sadece YÖK’e değil hem üniversitelerimize hem de akademisyenlerimize değen çok yön olduğunu belirtti. Bu nedenle de Yükseköğretim sistemini sadece tek bir açıdan eleştirmek yerine daha kapsamlı bir eleştiriye tabi tutmak ve uygulanması talep edilen reformları ona göre yeniden düşünmek gerektiğini ifade eden Mandal sunumunda, YÖK’te yeni bir Kurulun kurulduğunu bildirdi. Kalite Kurulu adını alana bu Kurul’un yükseköğretim sistemimizdeki kalite sorununu çözme konusunda önemli işlevler yerine getireceğini belirten Mandal, söz konusu Kurul’un 21 kişiden oluşmakta olduğunu, bağımsız olarak faaliyet yürüteceğini ve talep eden üniversitelerin bu süreçten geçeceğini belirterek bunun üniversitelerimize bir kalite kazandıracağını belirtti.

Son olarak söz alan Anadolu Platformu Başkanı Turgay Aldemir ise Sivil Toplum Gözüyle Akademya başlıklı bir konuşma yaptı. Konuşmasında akademi camiasındaki rehavetten şikâyet eden Aldemir, Anadolu insanının Akademyadan beklentilerinin çok yüksek olduğunu, yeni bir medeniyetin temellerini atması gereken akademi camiasının bu umut ve beklentilere cevap vermesi gerektiğini söyledi. Akademisyenlerin 12 Eylül darbecileri ve anayasasının kendilerine biçtiği dar elbiseden ve zihinden kurtulmaları gerektiğini söyledi. Örnek olarak Suriye’li göçmenler konusunda Türkiye kadar etkilenmemelerine rağmen Avrupalı akademisyenlerin çok sayıda çalışma ve araştırmalar yaptıklarını, ancak Türkiyeli akademisyenleri sahada görmediklerini belirten Aldemir, yabancıların Suriyeliler dönük Arapça gazeteler çıkardıklarını ve çeşitli yayınlar yaptığını Türkiyeli aydınların ise bu tutumun çok uzağında olduğuna dikkat çekti. Akademisyenlerin pratik hayattan ve sorumluluk alanlarından uzak durmalarının ülkemiz ve insanlık için bir kayıp ve büyük bir vebal olduğunu belirtti.

Uzun yüzyıllar sonra ilk kez devlet ve milletin aynı hedefte buluştuğuna, 1 Kasım seçimleriyle birlikte milletin devlete yeniden bir zeytin dalı uzattığına vurgu yapan Aldemir, akademi camiasının derin bir irfan ve fikri iktidara taşıyacak akademik akla daha fazla katkı sağlamaları gerektiğine dikkat çekti. HAKAD çatısı altında buluşacak olan akademi dünyasının bu sorumluluk bilinciyle hareket edeceklerine inandığını belirten Aldemir, geç de gelse bu güzel çabanın desteklenmesi gerektiğini söyleyerek, insanlık ve/veya Müslümanlık sorumluluğu taşıyan insanlarımızın HAKAD çatısı altında buluşmasının gerekliliğini ifade etti. Aldemir, HAKAD bünyesindeki akademisyenlerin gönül coğrafyamıza ve bilginin ahlaki sorumluluğuna uygun davranacağına olan inancını dile getirdi.  

Soru cevap ve değerlendirme kısmının ardından program sona erdi.


AKADEMYADA YENİ BİR UFUK SEMPOZYUMU SONUÇ BİLDİRİSİ

 

14 KASIM 2015-ANKARA

Hür Akademisyenler Derneği tarafından 14 Kasım 2015 tarihinde Ankara-İç Kale Otelde tertip edilen “Akademyada Yeni Bir Ufuk” isimli toplantı neticesinde aşağıda ifade edilen sonuçlara ulaşılmıştır:

1-İnsan, merak eden, araştıran, anlamaya çalışan ve sürekli kavrayışını geliştiren bir varlıktır. Akademi, insanın anlama, merak etme, kavrama ve araştırma arzusunu ve ihtiyacını beslemelidir ve geliştirmelidir.

2-Akademi, kendi içine kapalı insanların oluşturduğu dar ve sınırlı insanlar topluluğu değildir. Akademi, toplumun ve insanlığın bir parçası olarak var olan bir olgudur. İnsandan ve toplumdan soyut bir akademi ve akademisyen konsepti sağlıklı değildir. İnsan ve toplumun bir parçası olarak var olan akademi ve akademisyen, bilimsel ve profesyonel çalışmalarını insana ve topluma karşı sorumluluk ve katkı bilinciyle gerçekleştirmelidir.

3-Akademi ve akademisyen, insana ve topluma karşı sorumluluk bilinci içinde bilimsel, entelektüel ve akademik faaliyetlerini icra ederken evrensel insani ve etik değerlerden ayrılmamalıdır. Ahlakilik, adalet, insan hakları, özgürlük, evrensellik, çoğulculuk, katılımcılık, mesleki duyarlılık, çevre ve doğaya saygı, saydamlık ve hesap verebilirlik akademiye ve akademisyene yön veren asli değerler olmalıdır.

4-Akademi, sadece bilginin teknik olarak üretildiği bir yer değildir. Akademi, ürettiği bilgiyi toplumla paylaşma, nitelikli insan yetiştirme, toplumsal ve insani sorunları sağlıklı akademik zeminlerde tartışma, toplumsal sorunlara duyarlı olma misyonlarına sahip olmalıdır.

5-Akademinin olmazsa olmazı düşünce, ifade ve akademik özgürlüktür. Akademik hayatın her aşamasında hava ve su kadar vazgeçilmez olan değer, özgürlüktür. Akademik hayatı nefessiz bırakan her türlü kısıtlama, müdahale ve uygulama ortadan kaldırılmalıdır. Akademi ve akademisyen sahici alma özgür olmalıdır.

6- Akademide homojenlik yoktur. İnsan hayatının değişik alanlarının çalışıldığı akademide insani çeşitlilik,  bütünüyle kendisini tezahür ettirmektedir. Tek bir anlayışın akademiye empoze edilmesi gibi anlayışlar akademinin ruhuna aykırı olup insani çeşitliliğin ürünü olan akademik çoğulculuğun mutlaka korunması ve geliştirilmesi gerekmektedir.

7-Hiçbir akademik disiplin tek başına yeterli değildir. Bir akademik disiplinin kendisini yalnız başına bir ada olarak düşünmesi, diğer insani çalışma alanlarıyla ilgili olmaması, onu kısırlaştırmakta, sığlaştırmakta ve anlamsızlaştırmaktadır. Disiplinler arası duvarlar yıkılmalı, disiplinler arası çalışmalar hiçbir sınır ve kısıtlama olmadan gerçekleştirilmelidir.

8-Üretilen her türlü bilgi, tecrübe ve çalışma, anlamlıdır ve değerlidir. Ancak farklı akademik bilgilerin ve araştırmaların disiplinler arası ve çoğulcu bir anlayış içerisinde birbiriyle ilişkilendirilmesi, ortak aklın bir ürünü haline getirilmesi, akademinin insani ve toplumsal işlevlerini yerine getirmesi açısından bir zorunluluk durumundadır.

9-Üzerinde yaşadığımız coğrafya, insanlığın medeniyet coğrafyasıdır. Sahip olduğumuz kadim insani değerler ve birikim çerçevesinde fıtri asli temeller çerçevesinde yeni bir dünyanın ve medeniyetin inşası için insanlığa yeni sözlerin söylenmesi ve insanlık durumunun içinde bulunduğu kriz haline çözümler üretilmesi gerekmektedir. İnsanlığın fıtri ahlaki, manevi ve düşünsel değerleri çerçevesinde yeni bir dünyanın ve medeniyetin inşası için insanla içi içe var olan, Allah rızasını kazanmak için insana hizmet etmeyi gaye edinen yeni bir akademi çevrenin inşası gereklidir.

10-Hür Akademisyenler Derneği, bölgemiz ve dünya ile konularda akademik düzeyde fikir üretmek, politika ve stratejiler geliştirmek,  yapılan araştırma bilgilerini ve sonuçlarını toplum ile paylaşmayı amaçlamaktadır.